Yazıma umutlarımızı yok edip hiçe sayan, yılladır beklentilerimizi göz ardı eden, vurdumduymazlıkları ve acizlikleri ile işi yokuşa sürüp, hizmet için top çeviren malum (!) şahıslara ithafen kıssadan bir hisse ile başlamak istiyorum.
Hikâye bu ya bir Ülkede dört kişi yaşıyormuş... Bunların adları da, Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse imiş...
Bir gün yapılması gereken çok önemli bir iş ortaya çıkmış... Herkes, Birisi' nin bu işi yapacağından eminmiş.
Gerçi işi, Herhangi Biri de yapabilirmiş ama Hiç Kimse yapmamış.
Birisi bu durumda çok kızmış. Çünkü iş, Herkes' in işiymiş.
Herkes, herhangi birinin bu işi yapabileceğini düşünüyormuş.
Ama Hiç Kimse, Herkes' in yapamayacağının farkında değilmiş. Sonunda, Herhangi Biri' nin yapabileceği bir işi, Hiç Kimse yapmadığı için, Herkes, Birisini suçlamış… Hizmet konusunda halka hizmet hakka hizmet düsturunu unutanlar için anlamlı bir o kadarda düşündürücü içeriği ise aynı bizim hikâyemiz.
Bolu’ya kazandırılacak yeni stat projesi seçimlerden önce Milletvekili ve Belediye başkan adaylarının plan ve programlarında görmek mümkündü. Gelin görün ki seçimler bittiğinde vaatler unutulup yılan hikayesine döndü. Bolu’ için hayata geçirmekte pek aceleci gözükmediler. Vekiller ayrı iktidar partisi Belediye başkanı ayrı telden çaldı. Biri dedi bu alanı ‘ben değerlendiririm TOKİ ye vermem,’ o dedi ‘o dönemde stadyumun yeri TOKİ ye devredilmediği ve o bölgeye yeşil alan planlandığı için proje olmadı.’ Deyim yerindeyse polemikler tam bir kör dövüşü şeklinde geçti.
Gelen bakanlar söz verdi yerine gelmedi. Vekillerimiz ise mecliste kürsüye çıkıp 1956 yılında temeli atılıp, 1958 yılında hizmete giren, yaşadığımız iki depremle ağır yara alan, altmış yedi yıllık stadyuma yapılan makyaj ve rötuşlarla oynandığını çıkıp haykıramadılar. Eski başkanlar bir araya gelip sivil toplum örgütleriyle el ele verip ses getirecek bir görüşmeden aciz kaldılar. Yıllarından kalma beton yığınları stadyumlar yerine, kentin dokusuyla uyumlu, standartları yüksek, sosyal ve kültürel alanları da içeren devasa yapılara sahip olmayı herkes gibi bizlerde istedik durduk ama bir memleket aşığı bir yiğit çıkmadı.
UEFA kriterlerinde stadyumlar Türkiye’nin dört bir yanında hızla yükselirken, iki metropol ortasında kalan birçok takımın hazırlık kampı olarak seçtiği İlimiz yıllara meydan okuyan stadyumuyla duyarsızlığınızın eseri olmuş oldu. Kim istemez ki; zeminin doğal çim, alttan ısıtmalı, oto park alanları, en az yirmi beş bin kapasiteli, VİP türbini, localı, alışveriş merkezlerinin ve restoranların bulunacağı, konfor taşıyan stadyumu Bolu’ya ve Boluspor taraftarlarına kazandırmak bu kadar mı zor.
Kalkınmış toplumlar sorunun değil, çözümün bir parçasıdır. Düşünce ve fikir tembelliği olan toplumlar, yaşanan sorunlara sadece seyirci kalır ve bir kurtarıcı beklerler. Oysa ortada çözülmeyi bekleyen sorunlar varsa, birisinin gelip bu işlere el atmasını vatandaş bekler durur. Ömür boyu, memleketine bir çivi bile çakmaktan mahrum insanların herhangi bir faydası dokunmamakla birlikte bu alemde etkisiz elaman olarak kalır, bir zaman sonra da unutulur kaybolup ve giderler.
Ziya Paşanın bir sözü vardır ki bu durumlarda pek söylenir. Derki ‘Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri’ kişilerin topluma kazandırdıkları eserleriyle anılacağını değişik bir yorumla ifade ederken, bundan ders çıkartmak yerine açılışlara koşmaktan eser bırakmaya vakitleri pek kalmıyor her halde. İnsanlar öldüğünde arkasında bıraktıkları her iyi iş, yardım severliği ve yapmış oldukları iyilikleriyle anılırlar. Fakat yetki ve mevki sahibi olup memleket meselesine duyarsız kalınırsa vebali de büyük olur vicdan azabından kurtulamaz rahat uyuyamazsınız içinizdeki keşkeler sizleri yer bitirir, kulaklarınızda belki çınlayabilir…