Ligin yirmi dördüncü haftasında büyük umutlarla göreve getirilen Muzaffer Bilazer hocayla birlikte ligde hakları dondurulan Adanaspor ve Malatyaspor hariç yedi karşılaşmaya çıkmışız. Deplasmanda Göztepe’den bir puan Denizlispor’dan da üç puan sahamızda oynamış olduğumuz sadece Keçiören karşılaşmasından üç puan çıkartarak yedi puan toplamışız. Kısaca oynanan yedi maç toplanan yedi puan. İşin ilginç yanı ise sekiz gol atıp kalemizde on beş gol görmüşüz. Maç sonu basın açıklamalarında takım açısından pembe bir tablo çizen, alınan yenilgiler sonrasında da her seferinde söylediği ‘kontrolü geri almak istiyoruz.’ Şeklinde gerçekleşmeyen sözü de spor literatürüne böylece kazandırılmış oldu. Alınan mağlubiyetler sonrasında Boluspor’un önünü açma açısından kendisinden beklediğimiz istifasını geç alınmış bir karar olarak görüyorum. Bir noktada taraftarımızın baskısıyla oluşan istifa kararını sunmuş, başkan ve ekibi de kabul edip yapmış olduğu hizmetlerden dolayı (!) teknik direktörlük hayatında başarılar dileyip gönderilmiş oldu. Play-off yolunda karşılaşma takvimi açısından avantajlı durumdayken bunu iyi kullanamayan Boluspor, haklı olarak da on birinci sıraya kadar gerilemiştir. İlk yedi yarışında rakiplerinin soluklarını ensesinde hisseden takımımız, karşılaşmalarda gücünü göstermede cimri davranmış ve sonuç olarak işimiz de başka bahara kalmıştır. Şimdi ne olacak.? Takımımız muhtemelen teknik direktörlüğe Görkem Görk’ün getirileceği ve alt yapı antrenörleriyle kalan beş maçı bitirmek istiyor. Bence güzelde oldu. Bu saatten sonra başkan ve ekibinin bazı futbolcular için radikal kararlar alması, Boluspor’un geleceği açısından alt yapımızdan yetişen futbolcularımıza kadroda şans verilmesi akılcı bir tutum olarak gözüküyor.