Sevgi, yaşamın başından sonuna dek, her yaşta ve her anda varolmasını istediğimiz en önemli duygudur.Ne güzel kelimedir! Seni seviyorum. Seni seviyorum sözü; Birlikteliğin huzurlu ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır. Ve yine bir sevgililer günü geldi çattı; İnsanlar harıl harıl ne hediye alsam ki, derdinde! Hâlbuki en büyük en güzel hediye vicdandır, sevildiğini bilmektir, vicdanlı bir insan her kim olursa olsun karşısında ki insanı asla kırmak, incitmek, yaralamak istemez ona yüreğiyle, kalp gözüyle bakar. O vakitte güven kendiliğinden ortaya çıkar. Güvendir; En değerli hediye sevgidir. Kalpten, içten, candan, gönülden sevdiğine kıymet vermektir. Ona değerli olduğunu hissettirmektir sevgi, O’nunla çocuk olup, O’nun için dik durmaktır, gün olur dayandığı dağ olmaktır sevgi.
Sevgide en önemli bulgu ise yaşamı gösteren fiziksel kalbin çarpması ve bunun uçlardaki göstergesi nabız, ve de aldığımız nefes. Canlılar için nefes almadan ve kalp çarpmadan yaşam olmaz. Ancak bizi diğer canlılardan farklı kılan duygu ve düşüncelerimizin varlığı. Normalde kalbimizin çarpmasına, hızlanması ya da yavaşlamasına müdahale edemeyiz. Bu, otonom sinir sistemi tarafından otomatik olarak sürdürülür. Kalbin dışa açılan penceresidir gözler. Sevgiyle bakışan gözler arasında bir elektriklenme olur, ve bu öyle etkilidir ki ancak bu elektriklenmenin gücü kalbe ulaşabilir ve onun gümbür gümbür çarpmasına ellerimizin titremesine sebep olur. Bunu “kalbim yerinden fırlayacakmış gibi” diye tanımlarız.
İşte bu nedenle sevginin simgesi kalptir.
Birinin “gözüne girmek” deyimi, aslında kalbe giden yola ulaşmak isteğini vurgular. Bu da birini etkilemenin, onda sevgi ve ilgi uyandırabilmenin yolunun kalbine giden yollara ulaşmak olduğunu gösterir. Tıpkı “nabzını tutmak” deyiminde olduğu gibi…
Kalbin rengi kırmızı…
Damarlarımızda dolaşan kanın rengi…
İşte size sevginin simgesi KIRMIZI KALP!
Bu nedenle sevgimizi göstermek, bunu karşı tarafa hissettirmek istediğimizde kırmızı kalpli simgeleri kullanırız. Özellikle Sevgililer gününde (abartılarak) her taraf bu simgeleri taşıyan cisimlerle dolu ( balon, yüzük, küpe, yastık, giysi, şekerler vb…)
Sevgiyi hissetmek kadar sevdiğimize bunu aktarmak, hissettirmek çok önemli. Bununla ilgili bir öyküyü paylaşmak istiyorum.
Mezarlıkta elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam : " Onu ne kadar çok sevdim ." diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamış. Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar çok üzgün. Yetişkin çocukları babalarını yatıştırmaya çalışmışlar : "Tamam , baba . Seni anlıyoruz ." demişler. Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyormuş ...
Törenin sonunda, aile bireyleri cenaze töreninin kapanışı olarak tabutun üstüne toprak atmaya başlamış,
yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak atmışlar .Yaşlı adam hala : "Onu ne kadar çok sevdim" diye sesli sesli konuşuyormuş. "Onu sevmiştim !"
Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken , yaşlı adam gitmemekte direniyormuş . Gözlerini mezara dikmiş bakıyorken Hoca: "Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum , ama gitme zamanı geldi . Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız ." demiş . Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha "Onu ne kadar çok sevdim ."diyerek söylenmiş .
"Beni anlamıyorsunuz ," demiş, hocaya "ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim ."
Aslında toplum olarak hepimiz öyle değilmiyiz. Ataerkil yetiştirilmemizden kaynaklı sevgini içinde yaşa, belli etmeden sev diye dikte ettirildiği için çok kişi sevdiğini söyleyemiyor sevdiği insana ta ki sevdiğini kaybedince aklı başına geliyor, işte o vakit keşkelerle yüzleşiyor, keşkelerle üzülmemek için;
Sevdiğimiz insana sevgimizi yaşarken, hissederken, ama incelikle, içtenlikle, bize özel ve karşımızdakinin kalbine giden yolu keşfederek, sevgimizi iletebilmek …
Sevgi yüklü davranışlar, simgelerle sunulan hediyeler, sevgi dolu sözcüklerle mesaj, yazılan şiirler, mektuplar, sıcacık bir gülücük,sıcacık bir kahve, kalbi çarptıran bir dokunuş, en yalınhaliyle “Seni seviyorum” diyerek .