İnsanların paraya-pula, mala-mülke, mevki ve makama gözü bir türlü doymak bilmiyor. Hırs ve açgözlülük; yaşadığımız bu dünyadaki tüm güzellikleri ne yazık ki alıp götürüyor, çirkinlikleri ve kötülükleri de hayatımızın bir parçası haline getiriyor. Gün geçtikçe insanlığımızı biraz daha unutuyoruz.
Hırsla daha fazlasını elde etme uğruna, nice canlar yanıyor, nice ihmaller oluyor, nice kötülükler yapılıyor, nice ömürler yok olup gidiyor...
İşte o unuttuklarımız:
Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü unuttu insan...
Dostu, dostluğu, akrabayı unuttu.
İyiliği, yoksulu, yoksulluğu unuttu.
Vefayı, sadakati unuttu insan...
Hasta ziyaretini, komşusunu unuttu.
Selamı, merhabayı unuttu.
Şükür etmeyi, paylaşmayı unuttu.
Allah’ın sonsuz rahmetini unuttu.
Allah'ın kendisine verdiği bunca nimetleri, kul hakkını unuttu insan...
Gökyüzündeki ayı, güneşi, yıldızları, baharı, çiçekleri unuttu. Kırları, kuşları unuttu.
Evet, bazen hatırlatma görevini bir beşik yapar, bazen bir felaket, bazen de ölüm...
Her şey kayar gider ayağımızın altından tıpkı bir su gibi. Ömür de öyle geçer gider.
En kötüsü de insan ölümü unuttu!
Ölümü unutmak, ömrü uzatmıyor. Ölümü unutan insanı, ölüm unutmuyor. İnsan sadece unuttuğuyla kalıyor. Zannediyor ki, Yaratan istediği zaman değil de, kendi istediği zaman ölecek.
Aslında hepimiz için insanca yaşamamıza yetecek o kadar çok nasip, o kadar çok nimet, o kadar çok güzellik var ki bu dünyada. Ancak bu açgözlülük ve daha fazlasını elde etme hırsı olmasa...
Paraya, makama, şan ve şöhrete boğulanlara biraz insanlık lazım ama...
İnsan; insanlığını unuttu. İnsanlık, öldü. Ruhuna El Fatiha!.