Türkiye bir tarım ülkesidir. Ekolojik koşullarımız pek çok bitki ve hayvanı yetiştirmeye uygundur. Bitkisel ve hayvansal üretim faaliyetlerinin tümünü kapsayan tarım: zaman zaman gereken önemin verilmediği durumlarda büyük sıkıntılar yaşamıştır. Bilinen bir gerçek vardır ki, o da Türkiye’ nin tarım ürünleri yönünden kendi kendine yetebildiği gibi, pek çok üründe de dış pazar kapasitesinin olduğudur.
Başta “Serin iklim tahılları ( buğday, arpa, yulaf, çavdar ve tritikale) olmak üzere, sıcak iklim tahılları ( mısır, çeltik, kocadarı, kumdarı, cindarı ve kuşyemi) ve yemeklik tane baklagiller ( nohut, mercimek, fasulye, bezelye, bakla ve börülce) hakkında bilgilerin yer alacağı konularımıza geçmeden önce “Sürdürülebilir tarıma” açıklık getirmek istedim.
Sürdürülebilir kalkınma; insan ve doğa arasında denge kurarak, doğal kaynakları tüketmeden gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına imkan verecek şekilde bugünün ve geleceğin yaşamını ve kalkınmasını programlama anlamını taşımaktadır.
Bu bağlamda;
-Doğal kaynakların ihtiyaca göre kullanımı
-Doğal kaynakların iyileştirilmesi
-İnsanların yaşam kalitesinin arttırılması
-İnsan ve doğa arasında denge kurarak, kalkınmanın sağlanması
-Dünya ekonomisinin iyileştirilmesi ve sürekliliğin sağlanması öncelikli hedefler arasında yer almaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma prensiplerini göz ardı eden pek çok ülkede; ormanların kesilerek ya da kasıtlı olarak yakılarak yok edilmesi, göllerin kurutulması, ekonomik ömürleri dikkate alınmaksızın barajların inşa edilmesi gibi nedenlerle ekosistemler tamamen değiştirilmiştir. Tarım topraklarının amaç dışı kullanılması (yerleşim alanı, fabrika, otel vs.), bilinçsizce yapılan tarımsal faaliyetler, hızla yok edilen biyolojik çeşitlilik ve benzeri tahribatlar sonucu doğal kaynaklarda ortaya çıkan bozulmaların yeniden düzeltilmesi oldukça zordur.
Sürdürülebilir Tarım: tarımsal kapasitenin sürdürülebilir olması ve doğal kaynakların sağlıklı biçimde kullanılması öncelikli konular arasında yer almaktadır. Toprak ve su kaynakları sınırsız olmadığı gibi meydana gelen bozulmalar kolaylıkla giderilememektedir. Bu noktadan yola çıkarak geliştirilen sürdürülebilir tarım; tohum yatağı hazırlığından başlayarak, uygulanan tüm yetiştirme tekniklerinde ve kullanılan girdilerde toprak ve su kaynaklarının korunmasını hedefleyerek üretimi gerçekleştiren bir tarımdır.
İnsan ve doğa arasında dengenin ön planda tutulduğu kalkınma hedeflerinde; tarımsal faaliyetlerde toprak, su ve havayı kirletici unsurlardan sakınarak, tarımda sürekliliği sağlamak amaçlanmaktadır. Sürdürülebilir tarımda ana hedef, birim alanda maksimum verimi almak değil, doğada devamlılığı sağlayan toprak verimliliğini koruyan sürekli üretimdir.
Kullanılan girdilerin tümünde uygun doz ve zamanında kullanım kısaca bilinçli bir uygulama söz konusu olmalıdır. Ekolojik koşullara uygun olarak seçilen tarım sistemleri ve bu sistemler içerisinde uygulanan ekim nöbeti sürdürülebilir tarımın amaçları arasındadır.
Sürdürülebilir tarımın temel prensibi; tarımsal üretimin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltma, doğal kaynakların etkin biçimde kullanılabilirliğinin devamlılığını sağlama, yeterli ve kaliteli ürün üretme, çiftliğin ekonomik devamlılığını sağlama ve kırsal kesimin yaşam kalitesini artırmaktır.
Sürdürülebilir tarımda;
-bitki besin maddelerinin kullanımını ve devamlılığını sağlayan başta bitki çeşidinin seçimi olmak üzere, yetiştirme tekniklerinin düzenlenmesi,
-toprakta organik maddeyi artıran ve dengede tutan bitkilerin ekim nöbetine alınması,
-minimum toprak işlemesi yaparak, tohum yatağının hazırlanması,
-yabancı ot, hastalık ve zararlılarla entegre mücadele yöntemlerinin seçilmesi,
-en önemlisi toprak ve iklim koşullarına, bölgenin sosyal ve kültürel yapısına uygun bitki seçilmesidir. Kısaca iyi bir ekim nöbeti uygulamak ana ilkedir.
Otuz tarım havzasına ayrılan Türkiye’de; havzalara göre yapılacak ekim nöbeti çalışmalarının yanında, bitkisel ve hayvansal üretimin bir arada ele alınması önemle üzerinde durulması gereken konulardan biridir. Üretim maliyetlerimizin çok yüksek olması çiftçilerimizin rekabet gücünü düşürmekte ve üretimden vazgeçmesine neden olmaktadır. Tarımda çözüm bekleyen bu sorunlarımızın giderilmesi ve “sürdürülebilir tarım” ilkelerinin yaygınlaştırılması güzel Türkiye’ mizin tarımda hak ettiği yere gelmesini sağlayacaktır. Küçük bir hatırlatma yaparak, yazımı bitirmek istedim, “yıllar önce mercimeği tanımayan Kanada şimdi mercimek dış satımında ilk sırada yer alan ülkedir”
Toprakla, yeşille uğraşmak, hayvanı sevmek insanı daha pozitif yapmaktadır. Bu da insanın yaşamına yansımakta ve insanları seven, daha hoşgörülü ve doğayı koruyan bir toplum oluşmaktadır.