18 Temmuz gecesi yağan yağmur ile ilçemiz yine büyük bir felaketin eşiğinden döndü.Afetleri yaşadığımızda hemen kenetleniriz,ama daha sonra hemen çözülürüz.
İlçemizde yaşanan olayda Tarihten ders alınmamış Afet yönetimi konusunda yerel yönetimlerin önemli sorumluluklarının bulunduğunu ama afet yönetimi konusunda hala ilkel yöntemlerin kullanıldığı görülmüştür. Kent ve Coğrafi Bilgi” sistemlerinin de önemli eksiklikler var.Akçakoca geçmişte defalarca sel felaketleri ile yaşayan bir kent , Bundan dolayı Doğa olaylarının yaşandığı dönemlerde oluşabilecek felaketlere karşı bir planlamanın yapılması ve gereken önlemlerin alınması zorunluluktur. Doğal afetlerin büyük bir kısmı hava şartları ile çok yakından ilişkilidir .
Örneğin, orman yangınları, tarımsal zararlılar, tarımsal ve hidrolojik kuraklık, çölleşme, göl ve deniz su seviye yükselmeleri, çığ ve seller vb. hava şartları ile yakından ilişkisi olan doğal afetlerdir. Yağışlar, şiddetli yerel fırtınalar, tropikal fırtınalar, fırtına kabarması, şiddetli kış şartları, kırağı, don vb. ise hava şartları tarafından direk olarak oluşturulan afetlerdir. Meteorolojik şartlar ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili olan doğal afetlerin tümü, meteorolojik afetler veya meteoroloji karakterli doğal afet olarak adlandırılır.
İlçemizde yaşanan sel felaketinin ardından,Akçakoca^daki siyasi partiler ve Stk lar bir bir toplantı yaparak,biz yaptık söylemleri ile yarışına girdiler,oysa alınacak tedbirleri masaya yatırmaları gerekti,ama bunu yapmayıp,kendilerini övme işine girdiler.Oysa tarihe bakmalı iyi bir ders çıkartmalıdır,bundan böyle asla ve asla dere yataklarına değil yamaçlara doğru yapıların oluşturulması lazımdır.Yetkililer bundan böyle daha dikkatli ve olumlu kararlar almalıdır
NOT: Düzce valiliği almış olduğu bir karar ile bundan böyle Dere yatak boylarında yerleşim yapılmayacağını geçtiğimiz günlerde açıkladı
Akçakoca tarihinde yaşanan afetlerini sizler luzum üzerine yazmayı uyugun buldumki bundan böyle tarihten iyi dersler çıkartıp gelecek nesillerimize güzel şirin bir ilçe bırakmaktır
ÇAYAĞZI KÖYÜ
1-1915 Yılında Yığılca’dan gelerek Düz Tarla (AFTUN) yerleşirler,1915 yılında büyük bir sel olayı olur ve 280 kişi ölür.Geride sağ kalan insanlar şimdiki köyün yamacına yerleştirilir,
FAKILLI KÖYÜ
2- 1877 Osmanlı-Rus savaşında 15 aile Giresun-Görele’den Düzce’ye gelir,orada sivrisinek bataklık çok olduğu için Akçakoca’ya doğru gelip şuandaki TEK kurumunun olduğu yer olan yani Doğancılar Beyören Balatlı köy kavşağı karşısında Dere kenarında yerleşirler,fakat sık sık yaşanan sellerde 4-5 ölü verdiklerinde bunlara Beyören köyün alt tarafındaki yamaç tarafına yer verilir ve yerleştiriler
ESMAHANIM KÖYÜ
3-1877 Yılında Osmanlı Rus savaşında Kafkas’lardan göçler başlar.Güney Kafkasya’nın ABJWA-AŞUBA koluna mensup TAVAT prens sınıfından Esma Hanım diye hatun Güney Kafkasya’dayken kocasına ben savaşlardan bıktım buraları terk edecem,batıya gideceğini söyler ama kocası Hamit Ağa karısını dinlemez,Hamit ağa bu ara hastadır ve sonunda Hamit ağa ölür. Kafkasya’dan Rus zül umundan bıkan Abaza ve Çerkezler Anadoluya göç ederler ,bunlardan Esmahanım,Sait ağa,Hurşit ağa,İsmail ağa Sinop Ayancık kazasına gelirler burada 6 ay kadar dururlar Düzce de Abazaların olduğunu öğrenirler Düzce kazası o sıralar Kastamonu’ya bağlı idi ve buradan yola çıkarak Düzce ye gelirler şimdiki Uzun Mustafa’da 3 yıl kalırlar o sıralar burası bataklık olduğu için burada sivrisinekten barınamazlar hastalık ve ölü verirler devletten yardım isterler devlet bunları Çilimli kazasına gönderir burada avlanırken Akçakoca Kaplan dede dağlarını aşarlar ve Kurukavak köyüne gelirler orda yerleşenlerin olduğunu görürler aşağıya doğru inerler dere boyunu takıp ederler.İskan idaresine yerleşmek için müracaat eder,Abazalar yerleşmek için vadileri tercih ederler. .İskan idaresine yerleşmek için müracaat eder,Abazalar yerleşmek için vadileri tercih ederler.Abazacada PST olan hayat yeri taşıyan yer demektir.Memleketlerinde buna uygun olan Kıran Köyü güneyine vadiye,dere kenarına yerleşirler.Buralar devlet orman arazisidir., Kıran ( şuan munkariz olmuştur Uğurlu ve şimdiki Esmahanım arası) bölgesini seçerler buraya yerleşmeye karar verirler buradan geri dönerek Çilimli’ye döner çoluk çocuklarını ve akrabalarını alarak tekrar Akçakoca Kıran mevkiine gelirler ve yerleşirler fakat burada da eski Rum,Gürcü,Laz lar vardır bunlarla geçinemezler Esmahanım çocuklarını alır şimdiki yer olan Esmahanım mevkisine gelir buraya yerleşir ve köyü kurar köyün kurulmasında çok emeği vardır.Bundan dolaylıda bayan olduğu için arkadaşları tarafından da ödüllendirilerek köyün ismini Esmahanım köyü olarak Akçakocaya bildirirler bu köy sonsuza dek devamlı yaşatılacaktır.Daha sonra muhtarlık sürtüşmesi yüzünden 1932 yılında Dilaver bey kendi muhtar seçilince köye de kendi ismini verir böylece Esmahanımdan ayrılarak ayrı bir muhtarlık olur,yine daha sonra burada yine muhtarlık sürtüşmesi yaşanır 1960 yılında Davut ağa muhtar seçilince köye de kendi ismini verir. Dilaverden ayrılarak ayrı bir muhtarlık olur ve köy Davutağa diye Akçakoca kayıtlarına girer .Esmahanım,Dilaver,Davutağa aynı zamanda kurulur fakat Dilaver Esmahanımdan,Davutağa da Dilaverden ayrılır,Esmahanımın kocası kafkasyada Abhazya da 10 yıl kalır burada Abazacayı öğrenir tekrar Kafkasya ya geri döner ve burada hastalanarak ölür Esmahanım savaş zulmünden çocuklarını korumak için Anadoluya göç eder,yol arkadaşları da,İsmailağa,Hurşitağa,Saitağadır bunlar Esmahanımı bırakmamışlardır,Esmahanımın kocası Hamıtağadır. Köye 1936 yılında Rize, Giresun,Trabzon’dan göç gelmiştir.Köyün 5 mahallesi vardır,bunlar Aşağı mah,Karşı mah,Dere mah,Orta mah,Merkez mah.dir.Kabba ve Suktar sülalesi köyün kuruluşunda öncülük etmişlerdir,15 aile Ordu,20 aile Hemşin,8 aile Gürcü vardır.Bu köyde yalnız Abazalar vardır karışık köy değildir.
1955 Yılında meydana gelen selde ölüm olmamış maddi hasar meydana gelmişti.Yakın tarihte yaşanan bu olaydan bile ders çıkarmayan bir toplum olduk
AKARSU VE DERELERİ:
Ordulu dağlarından çıkan akarsu Küpler Deresi ile birleşerek Gubi deresi ile birlikte köyün içinden geçerek Uğurlu’dan Melenağzı’nda denize dökülür.Dilaver deresi diye anılır.
su altı seviyeleri çok değişkendir,Pınar,ve kuyu suları faydalıdır ancak çok kireçlidir,serttir koli bakımından zengindir içilmesi mahsurludur,sıcak su ve göl yoktur
TOPRAK YAPISI
Topraklar kırmızı kahverengidir.Toprak asitli,kireci azdır,topraklar erozyona maruzdur.Potas ve fosfor bakımından fakirdir,tuz oranı normaldir.Saha umumi olarak pedojenez bakımından genulik safhasındadır.Toprak killi ve tınlı kıvrıntılı karakterdedir.
UĞURLU KÖYÜ
4-1877 yılında Osmanlı-Rus savaşından bıkan Doğukaradenız den Laz ve Gürcü halkı buraya göç gelip yerleşmişlerdir.Neticede burada Ceneviz,Bizans,Gagavuz Türkleri,Doğukaradenız den gelen göçler,yaşamışlardır.Akçakocada M.Ö. 1200 yılında Frik,M.Ö. 670 Lidya,M.Ö.395 te Roma pontos,M.Ö.1200 de Hitit ama bu kesin bilinmiyor bu kavimler yaşamışlardır.Daha sonra Oğuz kolundan üçok obaları kurdukları bazı köylerden olan şimdilerde munkariz olan Esmahanım-Uğurlu arasında kalan Kıran mevkidir ,Kıran mevkiinde bulunan Kıran deresinde eski Bizanslılar bu suyu kullandıklarında bu suda mikrop olur ve halk kırılır çok ölü verirler ondan dolayı buraya Kıran mevki denmektedir ,buralarda halen eski kilise artıklarına rastlamak mümkündür. Burada Rum Ceneviz,Romalılarla beraber Oğuz kayı boyundan olan üçok koluna mensup obalarla, Abhazya dan gelen Esmahanım Karadenizden gelen göçler hep birlikte kısa sürede olsa yaşamışlardır.2c. Abdülhamit bir ferman çıkartır,3 sene ekip biçilmeyen arazilere göçmenleri yerleştirir. Oğuz boyu üçok obalarından son kalan yerli Mustafa ağa Çerkezköy’den Ortaköy’e kadar onundur her tarafı zaptetmıştır, bu arada buralara Abazalar yerleşmesin diye Lazları da uygun görür ,daha önce buraya yerleşen Hüseyin ve Ali ye bir çok arazi verir Lazlar çoğalsın Abazalar gelmesin diye,.Bu Oğuz boyundan en son kalan Mustafa ağadır ( Özcanlar) Mustafa ağa burada, Rumları, Cenevizlileri de buradan göndermeyi başarır ve 1877 yılında Osmanlı Rus savaşında Doğu Karadeniz göçü başlar bu göçlerle buraya gelenlere yer tahsis eder köyün kurulmasında çok emeği geçmiştir,şimdiki yerleşim birimi olan Uğurlu köy arazi bakımından çok zengin olduğu için Kıran mevkiinden yine bu obaların bir kolu olan ve köyün esas yerlisi olan sülaleler Hacıyusufoğulları ( Gündüz),Nizamoğulları (Karagöz) Aksoylar,Alkanlar,Zobar lardır.Yine Kıran mevkiinden ayrılıp memleketteki kendi yerlerine benzeyen daha düz bir yer arayan Esmahanım burayı terk edip oda az ilerideki şimdiki köyü kurar,buraya yerleşerek çok büyük emek sarfetmiştır bundan dolayı da ismi ile anılmaktadır,böylece Kıran mevki diye bir köy kalmamıştır,Bizanslılar burayı terk etmişlerdir,yerlilerde şimdiki Uğurlu köyüne gitmişlerdir,Esmahanımda az ilerideki köyü kurmuştur.Daha sonra,2. göç dediğimiz 1916 göçü olur Rize’den ve Artvin’den Lazlar gelir takalarla Melenağzı iskelesine deniz yoluyla takalarla gelirler .Şimdi bunları tek tek inceleyelim,1878 yılında Batum limanında Türkiyeye gelmek isteyen göçmenler vardır ,Yavuz gemisi bu göçmenleri alır sırasıyla Giresun,Ordu,Samsun,Sinop,Akçakoca limanlarına bu göçmenleri bıraka bıraka İstanbul’a varır.1878 yılında Gürcüler gelir,memleketteki kendi ikamet ettikleri yere benzeyen yerler ararlar,ve Sakarya Kocaali ilçesine bağlı Köy yeri denilen mevkıye yerleşirler,daha sonra Uğurlu köyün arazileri çok verimli olmasını gören bu Gürcüler burayı terk edip eski meze dediğimiz şimdiki Çerkezköy’ü yolu üzerinde sağ tarafına yerleşirler,bunlar Ozkorcuoğullarıdır.Yine Osmanlı Rus savaşından bıkan Lazlar 1878 yılında takalarla Melenağzı iskelesine gelirler Melen ırmağını gören bu Lazlar denizi çok sevdikleri için ırmak boyunu takip ederek yukarıya doğru kendi emnıyetlerinide korumak amacıyla 9 km içeriye doğru ilerleyerek,şimdi yeni meze dedikleri Uğurlu köyü köprüsünü geçince Aydoğan köyüne yakın yere yerleşirler,bunlar Hopa Kemalpaşa dan Emirhacıoğulları,Hopa Pehlivandan Recepoğullar( Kahraman), Hopa dan Veziroğulları (Aral),Artvin Borçka Müminoğulları(Erdoğanlar) ,Hopa Balcıoğulları ( Balcı), Hopa Tuşumaoğulları dır..Ayazlı köyünü kuran Salyancılar memlekette kız alış verişinden akraba oldukları Müminoğulları tarafından Uğurluya getirttirilir fakat yalnız Ali Salyancı gelmez o Ayazlıda kalır,yine Müminoğulları tarafından daha önce Kurukavak köyüne yerleşen Tantoğullarını( Tandoğanlar) burada Lazlar çoğalsın dıye,bunları da Uğurlu köyüne gelmelerini sağlarlar,bunlarda yeni meze mevkiine Laz mahallesine yerleşirler,bunların bir kısmı kız alışverişleri nedeniyle Aktaşa göçerler hem Uğurluda hem Aktaş köyünde ikamet etmektedirler,hatta birgün Tantoğlu Hasan Kurukavak köyünden mısırını öğütmek için Uğurlu köydeki ozaman Düzce’den Uğurlu köyüne gelip yerleşen Zobar ailesinden Hasan Zobarın değirmeni vardır ,bu değirmene geldiğinde değirmen yanındaki ağaçta bir kişinin aslı olduğunu görür birde bir eşkıya vardır,Tantoğlu Hasan eşkıyaya bu kimdir dıye sorar osuç işledi ona ceza verdim der ,hemen Tantoğlu Hasan adamı ağaçtan indirir eşkıyayı ordan uzaklaştırır,bu esnada Hasan Zobar değirmene gelir sen kimsin ne yapıyon burada der olayı anlatırlar ve Hasan Zobar Tantoğlu Hasanı mükafat landırır bunları köye davet eder ve Kurukavak köyünde artık Tantoğlu ve Çakır sülalesi kalmamıştır,Çakırlar Aktaşa Tantoğlu bir kısmı Uğurlu köyüne böylelikle yerleşmişlerdir.1916 yılında yine takalarla deniz yoluyla Melenağzı iskelesine inerler ve Melen ırmağını takip ederek memleketteki yerlere benzeyen yer ararlar ve Uğurlu köyün ova oluşu suyun bol oluşu arazinin çok verimli olması cazip kılmıştır ve Uğurlu yeni meze mahallesine Rize Karadere ve İkizdere’den HacıMehmet Akçaoğulları gelmişlerdir burasının çok verimli gördüklerinden memleketteki akrabalarını buraya çağırarak hem bu köyde çoğalalım dıye Ali Koçoğulları nıda buraya getırtirilir.Daha önce köye yerleşen Ali Koçoğulları ndan Temel ağanın eniştesi olması münasebeti ile Ordu Ulubey ilçesinde nden Ahmet Öztürk getirttirilir,bu Ordulu Ahmet köyde 1938 yılında Yusuf reis oğulları ailesi ile sürtüşmeye girerler,bir bayram günü aileler arasında vurulanlar olur köyde bu husumetler 5-6 yıl kadar devam eder,bir nevi ismin uğursuz olduğu inancına dayalı olarak herkes bu kan davasından köylü bu olaylardan gergindir, bu arada Ordulu Ahmet ailesi ile birlikte köyü terk eder şimdiki Düzcede bulunan Öztürkler mevkiine yerleşirler burada birçok arazi satın alarak burada birçok tesisler açarak yaşamlarını sürdürmektedirler,bu gerginlikten bıkan köylü işi Bolu ya taşır bir gün devlet erkanı köye gelir komşu köyleri ve halkı köy meydanında toplar vali köylüye ya bu köyde bir uğursuzluk var ben bu köye uğurlu ismini koya cam der alkış kopar valinin de hoşuna gider köy Mezra-Meze-Uğurlu olur ve Cumhuriyet döneminde kayıtlara geçer,köylü bu isimden memnun kalmıştır,ve peşinden kutlamalara geçilir kurbanlar kesilir yemekler yenir kuranlar okunur bu böyle kutlanır,artık herkes mutludur,birde köyde Melen ırmağında sık sık boğulmalar da olurdu bundan dolayı valinin dikkatini çekmiştir bu köye gelip bu olaya el koymuş köye huzur getirmiştir.Daha sonra köye Trabzon Of ilçesinden sarı hoca lakaplı bir hoca köye hocalık yapmaya gelir,hoca köylü tarafından sevilir ve köylü tarafından hocaya yeni meze mahallesinden bır arazi verilir ev yapılır hocada memleket teki akrabalarını çağırır bunlar Sarı oğullarıdır.,yine bunlarda bu mahalleye hocanın arazisine yerleşirler.Yine o zamanlar ağaçlar su hızarı ve el hızarı ile kesilip kereste haline getiriliyordu köye yine Trabzon Of ilçesinden Zinko Mehmet lakaplı bir kişi gelir bu hızarcıdır aynı zamanda çalışkandır,o zamanda köyün ayanı olan Mustafa ağanın soyadları ( Özcanlar)yanında çalışmaktadır,çalışkanlığı ile dikkati çekince Mustafa ağa kızını buna verir,ayrıca Mustafa ağa çok ta arazi verir,Zinko Mehmet’te Of taki ailesini köye getirttirir ve yerleşirler.Yine Trabzon Of ilçesinden Hacı Dursunoğulları ( eski vali Kenan Güvenin annesinin akrabasıdır) bunlarda yine deniz yoluyla gelerek eski meze mahallesine yerleşirler,bunlar şimdiki soyadları Yılmaz lardır.Yine daha önceleri Düzceye yerleşen Zobar ailesi Mustafa ağanın arazi tahsis ettiğini duyunca bunlarda bu köye gelirler ve Mustafa ağa bunlarda arazi tahsisi yapar,bunlarda bu köye yerleşirler o zaman Kıran mevki vardı,daha sonra hep birlikte şimdiki Uğurlu köyüne gelirler.1938 yılında muhtarlık olmuştur,karışık göçmen köy statüsündedir,eskiden beri çok gelişmiş bir köydür birçok köyünde merkezi konumundaydı,Akçakoca’nın en kalabalık köy olması nedeniyle buraya biraz daha önem verilmelidir ki bu köylü son zamanlarda Sakaya Kocaali ilçesinden alışverişlerini yapmaktadır,bundan dolayı da gereken intizamın buraya gösterilmelidir
Kıran mevki dediğimiz yerde yaşayan Bizanslılar burada çok kalmışlar daha sonra yurdu terk etmişler sonra buraya Abaza ve Lazlar gelmiş yıllarca yaşamışlar daha sonra ayrılmışlardır burası munkariz olmuştur .Kıran mevki denilen yerde Bizanslılar zamanından kalma 2 adet kilise vardır,1 cisi Esmahanım eski yolu üstü Uğurlu-Esmahanım ortasındadır,burası şimdilerde munkariz olmuştur,ama halen kazıldığında tuğla ve kiremit artıklarına rastlanmaktadır,2cisi ise Esmahanım yeni yol üzerindedir Kıran deresi üst kesimindedir,fakat burası da munkariz olmuştur,yinede kazı yapıldığında tuğla ve kiremit artıklarına rastlanmaktadır hep fındık ekimi yapılmıştır tarih yok edilmiştir,Hasançavuş yolu üzerinde Saraytepe denilen mevkide yol üzerinde 200 yıllık bir kız mezarı vardır,bir rivayete göre köylerin birisinde 2 genç birbirini sever ailesi karşı çıkar bu kız gelir kendini Melen ırmağına atar intihar eder,ceset köylü tarafından günlerce aranır bulunamaz,ve ceset bir ağaca takılı olarak bir çoban tarafından bulunur diğer köye haber salınır ailesi gelir ceset almaya fakat köylü ceset vermez sen bu kıza işkence yaptın sızın yüzünüzden öldü biz buraya bunu gömeciz derler ve buraya ağacın altına gömerler bundan dolayı buraya da kız mezarlığı mevki denmektedir,şimdilerde Sarıoğullarının fındık bahçesi içerisindedir yalnız bu mezarda kaybolmuştur koruma altına alınmamış munkariz olmuştur,Köyde ayrıca 1902 yılında Aydoğan yolu üzerinde yeni meze mahallesinde taş yapı olarak yapılan tarihi değeri olan bir camii vardır ,bu camii vakıflar müdürlüğünce koruma altına alınmıştır 1999 depreminde hasar görmüştür tadilatı yapılmıştır,buradaki taşlar elle yapılmış ve yontulmuştur sütunları büyüktür yalnız çatısı tahtadan yapılmıştır.Köyde eskiden 5-6 değirmen vardır ama şuan bu değirmenden yalnızca bir tane kalmıştır yeni caminin karşısındadır,köyün merkezindedir halen faaldir,bu değirmenlerin çok önemi vardı merkezi köy konumunda olması nedeniyle ekonomik açıdan önem kazandırmaktaydı bu değirmenlerde teknolojiye yenik düşmüştür Ayrıca eski meze mevkiinde yapılan camii yanında 430 yıllık mezar kalıntıları vardır,bunlar halen mevcuttur mezar taşlarıyla beraber,ne yazıkkı bazı mezar taşları buradan da çalınmıştır.Köyde eskiden yeni meze caminin yanında bulunan medresede yılda 30 adet hafız yetiştirilmiştir,bu medrese 1930 yılında açılmış,1970 yılında kapatılmıştır,bunun yerine yeni meze mahallesinde100 yataklı yatılı kuran kursu açılmıştır,halende faaldir.eski medresede yetişen hafızlardan bazıları şunlardır,Muhsin Erdoğan,İst. Şişli müftüsü emekli,Mümin Yılmaz Balıkesir müftüsü emekli,Sudi Erdoğan yazar ölü gb.Bu eski medrese hocası Müminoğlu hocadır
1955 Yılında meydana gelen selde ölüm olmamış maddi hasar meydana gelmişti.Yakın tarihte yaşanan buolaydan bile ders çıkarmayan bir toplum olduk
AKARSU VE DERELERİ
Küpler deresi Dilaver Gubi deresi Esmahanımı geçerek Uğurludan Melen e gelir denize dökülür, Ayrıca Kıran dereside köyün içinden geçer.2007 yılında Japonların yapmış olduğu Büyük Melen projesi hayata geçirilerek büyük baraj yapılmış ve İstanbul Anadolu yakasına bağlanmış 2010 yılında da Avrupa yakasına ulaştırılacaktır büyük bir projedir .Su altı seviyeleri çok değişkendir,Pınar,ve kuyu suları faydalıdır ancak çok kireçlidir,serttir koli bakımından zengindir içilmesi mahsurludur,sıcak su ve göl yoktur
TOPRAK YAPISI
Topraklar kırmızı kahverengidir.Toprak asitli,kireci azdır,topraklar erozyona maruzdur.Potas ve fosfor bakımından fakirdir,tuz oranı normaldir.Saha umumi olarak pedojenez bakımından genulik safhasındadır.Toprak killi ve tınlı kıvrıntılı karakterdedir.
SUBAŞI KÖYÜ
5- M.Ö .377 yılında Batı Anadolu Trakya dan gelen Bitinyalılar da buraya gelir bazı köyler kurarlar,bunların Kralları Bias tır,bu köyde Subaşı köydür..Kastamonu dan 1243 yılında Moğol istilası ve yenilgisinden bıkan 130.000 bin Oğuz Bozok boyu Günhan obaları batıya doğru göç ederler ve Akçakocaya gelerek bazı köyler kurarak yerleşirler bunlardan bır tanesıde Subaşı köyüdür,yine Bizans kayıtlarına göre 1291 yılında Rum ve Selçukluların kaynaşmasından gelen ve 17 ci yüzyılda batı Anadoluda ve Çukurova bölgesinde bulunan Yörükler (yürüyen halk) Akçakocaya gelip yerleşmişlerdir,bu köyde Subaşı köydür, Buraya daha sonra 1916 yılında Ordu ve Giresun’dan göçler gelmiştir.,Neticede burada Bitinya,Oğuz Türkleri,Doğu Karadeniz göçleri ,Osmanlı manav türkleri de yaşamışlardır.Bu köyde M.Ö. 1200 yılında Frik,M.Ö. 670 Lidya,M.Ö.395 te Roma pontos,M.Ö.1200 de Hitit ama bu kesin bilinmiyor,M.Ö.546 de Makedonya imp.,M.Ö.708 de Pers imp. bu kavimler
yaşamışlardır.,Osmanlı zamanında ,buradaki yabancı kavimler burayı terk etmışlerdir az da olsa kalan aileler Müslümanlığı kabul edip Osmanlı imparatorluğuna katılır,buradaki yeni kurulan köylülerle iç içe yaşamlarını sürdürmüşlerdir ,yerli bir köydür.Akçakoca-Ereğli arasında.Bitinya kralı ile Hereklia kralları arasında yıllarca savaşlar yapılmıştır,Pers imparatorluğu da bu savaşlara burada katılmıştır bunları duyan Makedon kralı büyük İskender bundan dolayı buraya gelmiş burada güvenliği sağlamıştır,daha sonra Osmanlı imparatorluğundan Orhan bey buraları zaptetmıştır,kalıntıları halen mevcuttur,karargahı Çayağzı köydür,daha sonra en son İpsiz Recep te buraya karargah kurmuş buradan çete savaşlarını buradan yönetmiştir,karargahı şimdiki karayolları kampın bulunduğu yerdir.Aftun Bizanslıların verdiği bir isimdir,köyün içinden geçen kilsuyu deresi ile bu iki kelime birleştirilerek Aftundere ismini alır,Hekimoğlu bir oba aşireti ola Ahmet Hekimoğlu tarafından verilen bir isimdir şimdilerde bu münkariz olmuştur.Dereköy köyün içinden geçen kilsuyu deresinden ismini alır,Değirmenköy burada eskiden 2 adet değirmen varmış bu değirmenler sayesinde Bolu,Düzce den gelen mısırlar buralarda öğütülerek tekrar geri gidermiş köye bu açıdan kazanç sağlanırmış onun için Değirmenköy adını almıştır.2 asır önce Başaftun Ören (ETEYKA) Rum ismi de büyük deprem olur güney taraf kayar heyelan olur ve buradaki Hıristiyan köyü çok ölüm vermiş yarısı kıl suyuna,Ordu,Giresun’a,diğerleri yurdu terk etmişler,halen bu köy heyelandan sonra bir vadi şeklindedir Halk daha sonra bu köyü daha tepelere çıkarak buraya bu köyü kurmuşlardır Topçu köy,Dağhasan,Tezeköy,Dağköy 4 adet köyü kurmuşlar.Daha sonra köye Giresun’dan Karahasanoğulları gelir yerleşirler,Rumlardan sonra, bunlar 6 aile gelirler bu köyleri kurarlar,bunlar 2 adet değirmen yapmışlardır ama maalesef bu değirmenler yok olmuştur
JEOLOJİK DURUMU
Eoesen-Folişi,Muminitli Kalker mevcuttur.Dere ve vadi tabanları alüvyon,yamaçların büyük bir bölümü silis formasyonu,tepelerin üst kısmı da 3.derecede kumlu,çakıllı tabakalar halindedir.Dağlar denize paralel uzanır.Palezoik devre ve tersier arazilerde ibarettir.Eosen folişi- numinitli kalker toprağa sahiptir Jeolog Dr.Ervin Lan,Mühendis Zeki Erişir.
TOPRAK YAPISI
Topraklar kırmızı kahverengidir.Toprak asitli,kireci azdır,topraklar erozyona maruzdur.Potas ve fosfor bakımından fakirdir,tuz oranı normaldir.Saha umumi olarak pedojenez bakımından genulik safhasındadır.Toprak killi ve tınlı kıvrıntılı karakterdedir.Çakıl taşındadır
MERKEZ YUKARI MAHALLE
6- 1966 Yılında şimdiki Kadınlar Pazarın bulunduğu yerde çıkan yangında 66 adet ev yanmıştır
MERKEZ ÇUHALLI ÇARŞISI
7-1906 –Çuhallı’da büyük yangın çıkmış kereste depoları yanmıştır
AKÇAKOCA’DA DEPREM
Akçakoca 1967 YILINDA BÜYÜK DEPREM YAŞAMASINA RAĞMEN,1999 yılında yaşanan Depremde Aktaş köyünde 1 ölü verirken,İlçe dışında 41 kişi hayatını kaybetmiştir
NOT: Sizlere en çok hasar olan köylerimizi anlatmaya çalıştım