Televizyon, uzun yıllar boyunca Türkiye ve Dünya toplumunun yaşamının önemli bir parçası, bir gerçeği oldu. Son yirmi yılda ortaya konulan teknolojik gelişmeler beraberinde en yeni ve kullanışlı ürünlerin öncekilerinin yerine geçmesini de getirdi. Bu kapsamda televizyonun toplumumuzun yaşamındaki o kocaman yerinin önemli bir kısmını bilgisayar ve akıllı cihazlar aldı. Genç kuşağın hayatında yok denecek kadar az yer kaplayan televizyon, hala daha önceki kuşakların hayatında önemli bir yer tutuyor.
TV izleyicileri; televizyon programlarında aynı dizileri, 30 - 35 yıl önce çevrilmiş aynı yerli ve yabancı filmleri yüzlerce kez izlemekten bıkıp usandı. Televizyon kanallarında; “Bu kadarı da olmaz” dedirten programların sürekli tekrarlanmasına, şiddet ve cinsellik içeren konuların yayınlanmasına neden bu kadar çok yer veriliyor? TV programları arasında sinema önemli bir yere sahip. Ancak, bir iki TV kanalı hariç, tüm televizyon kanalları, Kemal Sunal’ın filmlerini neredeyse her gün yayınlıyorlar. Hangi televizyon kanalını açsanız, Kemal Sunal’ın filmleri çıkıyor karşınıza. Rahmetli Kemal Sunal, bu filmleri çevirmeseydi, acaba bu TV kanallarının hali ne olacaktı?
Aslında bu yayın akışının izleyicinin isteğiyle uzaktan yakından ilgisi yok! Bu durum doğrudan doğruya ucuz ve kalitesiz yayıncılık anlayışıyla ilgili. “Efendim kumanda elinizde, beğenmiyorsanız başka kanala geçin” diyorlar. Sanki başka kanalda izlenecek doğru dürüst program var da... Aslında bu durumun özeti şu: Çok sayıda izleyiciyi rahatsız eden, ülkenin ve toplumun bütünlüğüne zarar veren, aile içi şiddeti körükleyen, toplumun ahlak yapısını bozan yayınların önüne geçilmesi lazım gelirken, izleyiciye ‘kumanda elinizde’ tavsiye edilmesi düşündürücü…
Televizyon kanallarında yayınlanan, nispeten azalan kadın programlarında, Türk kadınının sorunları tartışılmıyor. Bazı TV kanalarındaki programlarında; evlenmek isteyen kadınlar, vakit geçirmek isteyen kadınlar soluğu kadın programlarında alıyorlar. Bu tür programlarla; kültüre, sanata, bilime, eğitime nasıl katkıda bulunulur, toplumu yönlendirmek adına nasıl olumlu mesaj verilebilir ki? Ayrıca bu programlarda yapılan konuşmalarla, o güzelim Türkçemiz de katlediliyor. Bizler güzel Türkçe konuşmayı, radyolardan, TV’lerden ve okuduğumuz kitaplardan öğrenirdik. Kitap okuma özürlü olduğumuza göre, geriye radyo ve TV’ler kalıyor. Ama gelin görün ki, radyo ve TV’lerde konuşulan kelimeler çoğunlukla argo ve basit kelimelerden oluşuyor. Bu durumda kelime hazinemiz nasıl gelişecek?
Televizyon kanallarında izleyicinin en çok canını sıkan konuların başında, sık sık araya giren reklamlar geliyor. Reklamların olur olmaz anlarda haber ve tartışma programlarının arasına girmesi, izleyicinin programa olan ilgisini azaltıyor. Televizyon kanalları işi ticarete dökmüşler. Genellikle sahipleri işadamı olan televizyon patronları, başka bir iş kolundaki zararlarını televizyon reklamlarıyla çıkarmaya çalışıyorlar.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, reklamlara bu kadar geniş yer veren ve reklamlardan bu kadar çok para kazanan yayıncılık anlayışı yoktur her halde... Yarım saatlik dizi 2 saat, bir saatlik film 3 saat sürüyor. Bir saat süren dizi veya filmin yarısı reklamla geçiyor. Anlayış bu, ister izle, ister izleme… TV patronları ve yöneticileri şunu çok iyi biliyorlar. Televizyon yayınları şiddet içerse de, programlar kalitesiz olsa da, aynı diziler ve filmler değil yüzlerce kez, binlerce kez tekrar yayınlansa da, nasıl olsa toplumun büyük bir kesimi tarafından izleniyor, hatta reyting bile yapıyor. Ayrıca bu yoksul milletin, televizyon izlemekten başka bir eğlencesi ve çaresi olmadığını da çok iyi biliyorlar.
Bazı TV kanallarında her gün en az 3-4 dizi film yayınlanıyor. Yetişkinlerimiz dizilerle uyuyor, çocuklarımız da dizilerle büyüyor.. 5 yaşındaki çocuklar bile televizyon dizilerini kaçırmıyor. Bir yandan cep telefonu, diğer yandan dizi film bağımlısı bir toplum olduk. Yayınlanan bu dizi filmler ne yazık ki kültür düzeyimize bir katkıda bulunmuyor. Tam tersi öyle diziler var ki, ne yazık ki topluma kötü örnek oluyor. Toplumun aile ve ahlak yapısını bozuyor. Örneğin bazı diziler, baştan aşağı “yalan, şiddet ve ihanetle” dolu. Yine bazı dizilerde, ‘Bir pisliğin üzeri nasıl kapatılırın, yalanın doğru bir sözcükmüş gibi nasıl söylendiğinin’ örneği gösteriliyor topluma. Bu durumda tolumun bundan etkilenmemesi mümkün mü? Acaba bu programlar, milleti uyutmak için özellikle mi seçiliyor?
Sahi 'birlik ve beraberliğe, biraz olsun gülmeye en çok ihtiyacımız olan bu günlerde' **yüzlerce dizinin olduğu bu sektörde neden hiçbir kanalda / hiçbir kalitede böyle bir dizi yapılmıyor? bu kadar mı unuttuk gülme gereksinimimizi, bir kaç saatliğine de olsa günlük dertlerimizden uzaklaşmayı?
tamam artık teknoloji gelişti türlü platformlardan yabancı yapımların müptelası olduk ama bizden, bizi anlatan kaliteli komedi yapımları siz de özlemiyor musunuz