Eskiden siyaset çok saygın bir şekilde yapılırdı,şimdiki gibi kişisel bir ego tatmini değildi.Şimdiki siyasetçiler işin matematiğindeler,işe ekonomik olarak bakıyorlar.Yani şöyle milletvekili, ayda 15 bin liradan dört yılda, yani 48 ayda toplam 720 bin lira maaş alacak.Eğer emekliliğe hak kazanmışsa, bu rakam 1 milyon 104 bin lira olacak.Tabii dört yıl içinde alınacak zamları saymıyoruz.Rakamlar böyle olunca, milletvekili adayı da buna göre hareket ediyor.Yani kazancına göre harcayacak.Bazı adaylar, milletvekilliğini geçinme kapısı olarak görüyor.Oysa eskiden, milletvekillerinin bir geçim kapısı olurdu.Yani başka bir işleri olurdu. Milletvekilliğini de bu topluma, bu ülkeye hizmet için yaparlardı. Şimdi ise bazı milletvekilleri, “Param yok” diyor.Reklam giderlerine sıcak bakmıyor,niye baksınki,nasıl olsa seçilecek.Oysa iyi bir sırada, seçilme garantisi var.
Parası yoksa, gitsin kredi çeksin,ama çekmiyor,niye çeksinki herşeyi garanti “Niye harcayayım? Zaten seçileceğim” diyor.Adamın derdi, partisinin daha fazla oy alması filan değil ki milletvekili seçilip dört yılda 720 bin liralık bir gelire sahip olmak.İki yıl milletvekilliği yapınca, emekliliğe de hak kazanıyor.Aylık, bugün itibariyle 8 bin lirada oradan gelir temin edecek.Hele siz bir özlük hakları bir düşürün bakalım ne olacak,neticede milletvekillerinin maaşlarını ve özlük haklarını düşürmek lazım. O zaman bu kadar cazip olmaz.Her önüne gelen milletvekili adayı da olmaz.Öyle isimler aday adayı oluyor ki şaşırmak elde değil,kültürel olarak yoksun olanlar var.İki arkadaş iki farklı partiden aday adayı olmuşlar.Ama aralarında çok ilginç ilişkiler var ve bunlar yanlışlıkla listeye girseler, Ankara’ya gitseler, ne olacak, siz düşünün.Ne günlere kaldık ey Allah’ım…Böyle kişileri ve karakterleri gören düzgün insanlar, ya siyasetten soğuyorlar ya da siyasete uzak duruyorlar.Bu çirkinliklerin kendilerine de bulaşacağından korkuyorlar.
1 Kasım seçimleri yaklaştıkça, siyaset kazanı kaynasa da, beklenen seçim havası yok.Bunda partilerin seçim çalışmalarında anlaşmaya varmalarının ötesinde 7 Haziran seçimlerine giren adayların maddiyatlarını toparlamadan yeni bir sürece girmeleri yatıyor.Kafa, beden yorgunluğu da eklenince, ortaya seçim havası değil, geçim havası çıkıyor.Adaylar böyle iken, vatandaş da farksız.İktidardaki belirsizlik Dolar ve Avro’yu uçururken, faizleri katlarken, vatandaş da sıkıyor. Önemli harcamalar dışında hiçbir harcama yapmıyor.Bütün bunlar siyasetteki belirsizliğin getirisi
Bir kademe daha ilerisi, kaos ortamı…Örnek; zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’e yazar kasa fırlatılması, zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa kitabını Başbakan Ecevit’e fırlatması gibi olaylar yaşanmıştı.Bunu vatandaş çabuk unutsa da, artık belirsizlik adeta canına tak etmiş.Bir an önce hükümetin kurulması, istikrarın oluşması en büyük dilek.Bakalım geçim havası seçim havasına nasıl yansıyacak? Nasıl etkileyecek.Zaten en iyi anket, vatandaşla yapılan sohbetlerde çıkıyor.Vatandaşın gerekçesiyle birlikte hangi partiye oy vereceğini söylemesinden rüzgarın yönünü görebiliyorsunuz.Şu an itibariyle rüzgarın yönü tek partiyi işaret ediyor.O da AK Partidir